Pages

13.2.17

yalnız bir çocuk

buraya artık hiçbir şey yazmasam bile, knausgaard'ın her kitabını okuduktan sonra hissettiklerimi ve düşündüklerimi paylaşmaya devam edeceğim. bu, yaşamının her yönünü, hatta daha da kötüsü kendisinde iz bırakan utanç verici anıları bu kadar detaylı bir şekilde bizimle paylaşma cesaretini gösteren yazara bir saygı duruşu benim için. 

tesadüfi bir şekilde, kitabı bitirmemden bir gün önce beşinci sınıf ve dokuzuncu sınıf arasında yazdığım günlüklerimi buldum. çocukluk adası'nda knausgaard'ın anlattığı hikayenin bir kısmına, farklı zamanda ve yerde, farklı kişilerle ve farklı olaylarla nasıl da denk gelmiş olduğumu gördüm. benim babam gerçekte böylesine korkutucu ve sert değildi, ama engelleyici başka durumlar nedeniyle benim de çocukluğumun nasıl bir yetersizliği beraberinde getirdiğini, o yetersizlikle nasıl baş edeceğimi bilemediğimi, kendimi kitaplara verdiğimi, derslerimdeki başarımın herkes tarafından fark edileceğini ve temelde hissettiğim yetersizliğin bir daha ortaya çıkmamak üzere kaybolacağını beklediğimi fark ettim. bu noktadan başlayan her şeyin, her duygunun, her baş etme çabasının bu kadar evrensel olması ve buna rağmen, bütün bunların içinde bu kadar yalnız hissettiğimizi görmek o kadar kalp kırıcı ki... 

evet. ne kadar el ele olduklarını knausgaard'ın bu kitabında bir kez daha gördüğüm utanç ve haset duygularının yanında, var olan en temel duygu yalnızlıktı bence. annesine, abisine, nadiren görüşse de sevgi dolu büyükanne ve büyükbabalarına, süreç içinde değişen yakın arkadaşlarına rağmen, sürekli olarak hissettiği güvensizliğin getirdiği yalnızlık. hiç böyle adlandırmamasına rağmen, ilk sayfadan son sayfaya kadar var olan, hatta kitabın adında bile var olan duygu. ada çünkü. dört tarafı denizlerle çevrili. diğer kara parçalarından uzakta bir yer. tek başına, ama garip bir şekilde, çocukluğumuzun mahallesi, semti, şehri, orada kalmıyor gerçekten. o ada, hep içimizde, nereye gitsek bizimle geliyor. 

özellikle bu kitaptan sonra, knausgaard'ı uzun zamandır tanıyor olduğum hissiyle kalakaldım. karşımda görsem hiç yadırgamam, yabancılık hissetmem... knausgaard'ın bunu hissettirmesindeki başarısından bir kez daha bahsetmeyeceğim, sadece herkes bu kitapları okusun istiyorum. orada, bir adada yalnız başına kalmış bir çocuk, bizim ona ulaşmamızı ve yalnız olmadığını göstermemizi bekliyor çünkü, bizim çocukluğumuzla çok iyi anlaşacağından da eminim...

not: bunu beğenenleri, aynı yazarın kavgam ve aşık bir adam kitaplarının değerlendirmesine de beklerim.