Pages

2.9.14

yazmanın birinci kuralı...

yazmanın birinci kuralı, nasıl yazdığınla ilgili düşünme. 
yazmanın ikinci kuralı, nasıl yazdığınla ilgili düşünme.

herhangi bir şeyin ilk iki kuralı bu olmalı bence. chuck palahniuk kusura bakmasın. nasıl yazdığımızla, nasıl güldüğümüzle, nasıl konuştuğumuzla ilgili düşünmesek zaten bunun hakkında konuşmak zorunda hissetmeyiz kendimizi. o kendiliğinden, doğal bir şekilde olur zaten. uçmak bile öyle, douglas adams haklıymış. haha. delirmiş gibiyim. palahniuk'u haksız çıkardım (diye/zannedip) mutlu oluyorum. adams'ın bana destek olduğunu hissedip havalara uçuyorum. 

- aah ! bari bi uçakta olsaydım şu an.

aynısını bir de geçenlerde benim önceden düşünmüş olduğum bir şeyin lacan tarafından -tabi ki de kendi özgün tarzıyla- söylendiğini fark ettiğimde yaşamıştır. m. 

- son zamanlarda o kadar çok bildirme eki (-dır) kullandım ki son günlerde, -tı dan sonra r'ye gidiyor elim.

nerede kalmıştır. m ! M ! lacan diyorum, benim dediğimi demiş. neydi hatırlamıyorum tabi. ama sonuçta lacan'la benzer düşünen bir yanımız var demek ki. bunun benim için neden önemli olduğu konusuna girersek çıkamayabiliriz, korkarım. ilk aklıma gelenlerle bile (bkz: yalnızlık duygusu) (bkz: onaylanma ihtiyacı) (bkz: başarısızlık korkusu) (bkz: ve benzeri) sayfalarca yazı yazılır, süreç ele alınır. oysa bunların yeri burası olmamalı. baktığın zaman herkes okuyor. 

- haha ! düşleme gel.

cidden bir gün beni kaç kişinin okuduğu kaygısını bırakıp (kahrolsun bağzı istatistikler!) ve elimi kolumu nasıl kaldırdığımı, nasıl cümle kurduğumu, nasıl güldüğümü ve daha da önemlisi başka insanların bunlarla ilgili ne düşündüğünü merak etmekten vazgeçersem... biraz bugünküne yakın bir şeyler çıkabilir belki? 

0 yıldız: