Pages

29.11.09

'2.. :((:

1 aralık geliyor, heyecanla beklemiştim geçen sene. saat falan saymıştım her zamanki gibi. hatta 366'yı 24'le çarpmıştım. onu da 60'la. sonra çıkan sayıyı yine 60'la.. 'delisin' demiştin :) ben sağa sola 'hep farkındaydım...' yazmışken, şaşırtmıştın bi de. şimdiyse söylesem mi söylemesem mi karar veremediim şeyler düşünüorum sadece.

kabullenmek ama alışamamak.

~neyse ki, iyiliğim üstümde bugünlerde, evden çıkmadığımdan herhalde.

but.. where is my halo?! (:

26.11.09

'run'

kimse benim hakkımda bi şey bilmese..

bi sene önce falan heralde, arapça okuyabildiğimi söylediğim zamanki gibi hissediorum şimdi de. o değil de, alacağım cevapları çok yanlış tahmin ediorum, ondan böyle oluo eminim.. telefonumun 'kişisel ileti'sinin sonuna koyduum şey'e bile inanamıorum! ama silmek de istemiorum, öyle olduuna inanmak istiorum. aslında herkes çok iyi, gerçekten. ama bunu kişisel algılamak hayal kırıklığına neden olabiliyor zaman zaman..

ve yeni bi şarkı keşfetmek üzereyim.. :)

23.11.09

three wishes

ben parmaklarımı şıklatamam, şıklatıyor gibi yaparım sadece gerektiğinde. hiç eksikliğini hissetmedim bugüne kadar, şu şarkıya kadar.

ve eğer bi gün parmak şıklatabilirsem, eşlik edeceğim ilk şarkı bu olacak.

'you want one true lover with a thousand kisses
you want soft and gentle and never vicious
and then one you're saving for a rainy day
ıf your lover ever takes her love away
'


bu kısmını da söylicem. 
çok güzel olcak. 
evet.

zzZZz..

bekliyorum, yine.

hiç değişmeyecek mi bu?

ve kafam karışmasa, ne istediğimi bilsem, ne istemediğim yerine. kayra'nın yaptığını yapamayacak kadar üşengecim çünkü.

hadiiii... 

p.s : bu sıralar, en iyi yaptığım şey, uyumak (:

17.11.09

süprizleri severim :)

kendimi anladım sanırım artık. hep ya çok mutlu ya da çok üzgün olmamın nedeni, bu ruh hallerine girmeden önce ~sırasıyla~ ya çok üzgün ya da çok mutlu olmam. öyle şeyler oluyor ki hayatımda.. tam da o tesadüfler sonucu yaşananlara ~ve msn'e~ küfretmeye başlar ve o saatten sonra yapılacak en iyi şeyin uyumak olduğunu düşünürken, okuduğum birkaç satır*, beni 2 saat daha ayakta tutup bu yazıyı yazdırabiliyor. çok üzgün'den çok mutlu'ya bu geçişim, belki de sadece, bu gibi olayların mutluluk verme potansiyeline bağlı değildir gerçekten, ben fazlaca yaşıyorum sanırım herbirini..

ama en kötüsü, bu akşamı ~ve hatta geçen birkaç tanesini de~ hiç yaşamamışçasına yuforik olmamın sonucunda, önceki ruh halime hızlı bir geçiş yapacağımı, sonrasında ise, küçücük bir olayla tekrar musmutlu olacağımı bilmem. yoruluyorum aslında, ama ortalarda hissetmekten, ne hissettiğini bilmemekten iyidir, di mi? ve bu da, şu ruh halimin en belirgin özelliği olan, ~birilerinin nefret ettiği~ pollyanna'cılığım .. bir gün de mutsuzken yazmalıyım bi şeyler, iki ruh halim arasında 7 farkı falan buluruz belki :)

bi de, saatlerdir dinlediğim 'gündüz düşleri' var tabi :) bir uçtan bir uca değişen iki ruh halime de uyum sağlamasıysa inanılmaz.. teomanik depresif işte :)

* notumsu: küçük güller :) hiç unutmicam..

14.11.09

e`

bi yana bıraktım kalemimi, silgimi.. tek yaprağı kopmuş papatyalar çizip fotoğraflarını çekmekten vazgeçtim. istanbul'da bıraktıklarımın yerini tutmadılar, hem onların hepsi 'seviyor' çıkacak şekilde seçilmişti, hatırlıo musun? :)

şimdiyse 'he loves me. he loves me not'..
kartpostal almam, mızıka çalmam ve o filmi izlemem gerekio artık :)
darker side of amélie..

çevremdeki herkes mutsuz neredeyse..
ama sen hala güldürüosun beni; anlamadım daha mi kötü, daha mı iyi..
yine de.. karapaks'ın dediği gibi:
'hiç olmazsa biz onlardan değiliz' diyebilmenin mutluluğuyla, zaman zaman dudaklarımız gülümseme kıvamında (:
zaten ben de hüznü gözlerinin arkasında olan kız'ım..
ve sevmekten ölen balık'ım..
dionysiac değilim ama, bi süreliğine; ilerde yine olurum belki :)
sen yapsan ne güzel olur..

o değil de, telsizler nerde yaa?!

8.11.09

oyh..


of, böyle bi kedim olsa, kedileri sevebilirdim valla..
ne acıklı bakıyorsun sen öyle.. ağlama, ben severim seni..

6.11.09

hopelessly boring

günlerdir kendimi yiyorum, bu kadar yorgun olmamın nedeni bu belki de. bu düşünceler içerisindeyken, uyuduğundan da bi şey anlamıyor ki insan. geç yatıp erken kalkıyorum, kimse uyandırmadan. müzik dinliyorum, şiirler okuyorum. her yazıda kendimi arıyorum. bunu yapmasam, bulmam da belki, ne dersin?

ama anlatmışlar işte insanlar, hepsi birbirine benziyor. yalnız hissetmiyorum kendimi, mutsuz da değilim hatta. çok düşünüyorum sadece. aslına bakarsan, tek yaptığım düşünmek. seni... tam da şöminenin önünde christmas şarkıları dinlemişken frank sinatra'dan, john lennon'dan ve christina aguilera'dan ve mutluluk doluyken içim, nereden çıktı acaba bu:

'if people were rain, i was drizzle and [he] was hurricane'..

4.11.09

..

ben seni özlememişim ki önceden, hem de hiç..